Home TemalarÇocuk HaklarıKadın Hakları Mücadelesinin Tarihçesi ve 15 Temmuz 2016 Sonrası Hizmet Hareketi Mensubu Kadınlara Yönelik Hukuksuz Uygulamalar

Kadın Hakları Mücadelesinin Tarihçesi ve 15 Temmuz 2016 Sonrası Hizmet Hareketi Mensubu Kadınlara Yönelik Hukuksuz Uygulamalar

by Editor SM

-Yazar: Şeref Demirtaş-
06.12.2024, Augsburg

Kadın hakları mücadelesi, tarih boyunca farklı coğrafyalarda ve dönemlerde adalet, eşitlik ve özgürlük talepleriyle şekillenmiştir. Modern insan hakları anlayışının temelinde kadınların sosyal, ekonomik ve siyasi haklarının savunulması yatmaktadır. Ancak birçok toplumda kadınların hakları, siyasi krizler, kültürel önyargılar ve ideolojik baskılar nedeniyle göz ardı edilmiştir. Türkiye’de 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında Hizmet Hareketi mensubu kadınlar, bu hak ihlallerinin en çarpıcı ve derin örneklerinden biriyle karşı karşıya kalmıştır.

Kadın Hakları Mücadelesinin Tarihçesi

Kadın hakları mücadelesinin kökenleri, insanlık tarihinin çok eski dönemlerine kadar uzanır. Antik Yunan’da kadınlar genellikle ev içi rollerle sınırlandırılmış, yurttaşlık haklarından mahrum bırakılmıştır. Orta Çağ Avrupa’sında kadınlar, dini ve feodal yapılar içinde büyük ölçüde baskı altında yaşamışlardır. Ancak bu dönemde dahi bireysel mücadeleler ve isyanlar, kadınların hak taleplerinin erken örneklerini oluşturmuştur.

Modern dönemde kadın hakları mücadelesi, özellikle 18. ve 19. yüzyıllarda Batı’da yükselen aydınlanma hareketiyle birlikte hız kazanmıştır. 1792’de Mary Wollstonecraft’ın Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi adlı eseri, kadınların eğitime ve eşit yurttaşlık haklarına erişimini savunan en önemli eserlerden biri olarak tarihe geçmiştir. 19. yüzyılın sonlarına doğru kadınların oy hakkı mücadelesi, özellikle İngiltere ve ABD’de organize bir hareket haline gelmiştir.

20.yüzyılda Birleşmiş Milletlerin 1948’de ilan ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, kadın haklarını evrensel bir bağlamda tanıyan ilk metinlerden biri olmuştur.  İslam’da Kadın Hakları

İslam, kadınların haklarını tarihsel bağlamda koruma altına alan ve o dönemin birçok toplumsal pratiğine karşı kadınların statüsünü yükselten bir din olarak öne çıkar. Cahiliye döneminde kadınların miras hakkı yokken, Kur’an-ı Kerim kadınlara mirastan pay verilmesini emretmiştir. Aynı şekilde, kadınların eğitim hakkına ve toplumsal hayatta aktif bir rol oynamasına büyük önem verilmiştir. Peygamber Efendimiz (sav), “Cennet annelerin ayakları altındadır” hadis-i şerifiyle kadınların değerini yüceltmiş, kadınların onurunu ve haklarını korumanın toplumun sorumluluğu olduğunu vurgulamıştır.

15 Temmuz 2016 Sonrası Kadınlara Yönelik Hak İhlalleri

Bu dönemde özellikle Hizmet Hareketi mensubu kadınlar, sistematik bir ayrımcılık ve baskıya maruz kalmıştır.

Tutuklamalar ve Cezaevi Koşulları

Binlerce kadın, sırf Hizmet Hareketi’ne mensup oldukları iddiasıyla keyfi tutuklamalara maruz kalmıştır. Çoğu kadın, hamilelik, doğum sonrası dönem veya küçük çocuk sahibi olma gibi durumlarına bakılmaksızın cezaevlerine gönderilmiştir. Özellikle hamile kadınların ve lohusa annelerin cezaevlerinde tutulması, insan haklarına aykırı bir uygulama olarak uluslararası toplumda tepki toplamıştır. Ayrıca cezaevlerindeki hijyenik olmayan koşullar ve sağlık hizmetlerine erişimdeki zorluklar, kadınların fiziksel ve psikolojik sağlığını olumsuz etkilemiştir.

Sosyal Yaşamdan Dışlanma

Hizmet Hareketi mensubu kadınlar, toplum içinde damgalanmış ve sosyal yaşamdan dışlanmıştır. İşlerinden çıkarılan birçok kadın, ekonomik ve sosyal destekten mahrum bırakılmıştır. Eğitim alanında ise, hareketle bağlantılı olduğu iddia edilen birçok kadın öğrenci, burslardan ve akademik fırsatlardan yararlanamamıştır.

Ailelerin Parçalanması

15 Temmuz sonrasında kadınlara yönelik baskılar, sadece bireyleri değil, ailelerini de etkilemiştir. Tutuklu eşlerin ve babaların yokluğunda, kadınlar ailelerini tek başlarına ayakta tutmaya çalışmıştır. Ancak sosyal baskılar ve ekonomik zorluklar, kadınların bu mücadelede daha da yalnızlaşmasına yol açmıştır.

Uluslararası Hukuk Normlarına Aykırılık

Kadınlara yönelik bu uygulamalar, Türkiye’nin taraf olduğu birçok uluslararası sözleşmeye, özellikle Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne (CEDAW) aykırıdır. Bu dönemde kadınlara yönelik baskılar, yalnızca yasal zemini değil, aynı zamanda toplumsal vicdanı da ciddi şekilde yaralamıştır.

Sonuç

Kadın hakları mücadelesi, tarih boyunca çeşitli zorluklarla karşılaşmış ancak her zaman daha adil bir dünya için umut taşımıştır. İslam’ın kadın haklarına verdiği değer, kadınların onurunun korunması ve toplumsal hayatta aktif bir rol oynaması gerektiğini vurgularken, 15 Temmuz 2016 sonrası Türkiye’de yaşanan ihlaller, bu değerlere tamamen aykırı bir tablo ortaya koymuştur.

Hizmet Hareketi mensubu kadınlara yönelik sistematik baskılar, hukukun üstünlüğü ilkesinin ihlal edilmesinin ötesinde, insanlık onuruna yönelik ciddi bir saldırıdır. Bu ihlallerin, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde adalet arayışıyla ele alınması gereklidir. Kadın hakları mücadelesi, ancak dayanışma ve adaletin ışığında sürdürülebilir ve bu mücadele, insanlık tarihindeki yerini onurla alacaktır.


Uyarı
Bu sitede yayımlanan makaleler, sitemize ait olup izinsiz kullanılamaz, çoğaltılamaz, kaynak gösterilmeden yayımlanamaz.
Ayrıca hukuki sorumluluk içermez, bu bilgileri kullanarak yapacağınız işlerden doğacak sonuçlardan sorumluluk kabul edilmemektedir. Hukuki mağduriyet yaşamamanız için bir hukuk bürosuna veya bizlere ulaşınız.

You may also like

Leave a Comment